BODYGUARD |----- PATRON-----|
Mesaj Sayısı : 956 Kayıt tarihi : 11/12/09 Yaş : 39 Nerden : Gönüllerden xD
| Konu: Yapısalcılık C.tesi 6 Şub. - 12:48:19 | |
| Yapısalcılık dilsel oluşumların ve yapıların araştırılmasında tamamen değişik bir yönteme başvurur. Ne var ki,yapısalcılık, hiç de birlikli bir dilbilimsel yönelim değildir; bu ad altında çok sayıda görüş ve okul toplanmıştır. Bunların ortak olduğu nokta, dili kendiliğinden oluşmuş (sui generis) bir yapı olarak incelemektir. Bu yapı, -dışı gerçeklikle her türlü ilişkiden çözülmüştür; herşeyden önce de o dili konuşandan. Buna göre dilin neliği (mahiycti) onun yapısında içerilmiştir ki biz bu yapıyı formel bir sistem olarak tasarlayabiliriz.
Bu salt ilişkiler sisteminin araştırılması ise, ancak yapısalcı bir kuramıyla olanaklıdır ve böyle bir kuram, doğabilimi modeline göre oluşturulacaktır. Yani kuramın kendisi bir sağın bilim olacak ve her türlü metafiziksel veya ontolojik yorumları bir yana atılacaktır.
Yapısalcılığın öncüleri, B. de Courtenay "fonem" kavramını modern fonolojiye kazandıran U. V. Kruszewski ve toplumsal koşulları ve dilin sistem karakterini vurgulayıp senkronik araştırmasını diakronik araştırmasının önüne koyan F. de Saussure 'dur.
Genç Dilbilgiciler Okulundan gelen ve ama daha sonra bu okulun eleştiricilerinden olan Saussure, başlangıçta ancak kendi öğrencilerini "Genfer okulu" adıyla anılan bir çevrede etkilemiştir. Başyapıtı "Cours de linguistique general" ( Genel Dilbilim Dersleri ),ilk kez ölümünden sonra 1916'da (Almanca çevirisi: 1931) yayımlanmıştır ve bu kitap karanlık noktaları ve hatta tutarsızlıkları oldukça göze çarpan ders notlarının bir derlemesidir. Bu yüzden kitap çok çeşitli yorumlara konu olmuştur ki, bu durum, çeşidi yapısalcı okulların hepsinin de bu kitaptan yola çıkmış olmaları olgusunu açıklar. Saussure'un öğretisinin merkez noktası, bir dilin bir sistem, öğelerinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu bir bütün olduğu ve bu öğelerin dıştan değil, tersine ancak yine sistemin içinde ve sistem aracılığıyla belirlendikleri, her öğenin sistem içinde belli bir işlev taşıdığı düşüncesidir. Bu demektir ki, sistem bir öğeler bütünü olarak düzenlenmiştir ve bu öğeler, sistemin kilit noktalarını teşkil eden temel ilişkilerce belirlenmiştir. Dil, özünde bir sistem, görünüşte ise bir bireyscl özellikler topluluğudur ve dile yönelik bir bilimin görcvi, dildeki tek tek özellikleri betimlemekten çok onun sistematik karakterini göstermektir. Böylece, dilbilimin birincil Ve ikincil olmak üzere iki görevi vardır.
Dilbilimin birincil görevi, dili senkronlk bakımdan gözlemek, onu, geçirmiş olduğu değişikliklerden soyutlayarak bir sistem olarak ele almaktır.
Dili tarihsel gelişimiyle birlikte yani diakronik olarak ele almak, dilbilimin ikincil görevidir. Bu kavrayışa göre, , bir cebirsel veya mantıksal sistem olduğu kadar, onun bir tarihsel boyutu da vardır. Saussure şöyle demişti: "Bir gün gelecek, dilin özellik ve bağıntılarının, temel doğaları gereği matematiksel formüller yoluyla ifade edilebilir oldukları kabul edilecektir". Saussure, dildeki değişmeleri; - dış etkenler, - -sistemin tekil öğelerini değiştiren etkenler - sistemin bütününün değişmesine yol açan etkenler olarak sınıflar.
Aslında Saussure, yapısalcılara, nasıl yerine getirileceğini belirtmediği bir görev verir ve bu yüzden bu görev, değişik yapısalcı okullar tarafından değişik biçimlerde yorumlanır. __________________
* yanımdaki en güzeldir diyebilsem *
dilime takılır belki aşkımı itiraf etsem *
söz müdür benim dediğim bilemem ki neden *
benden bir parça söyleniremi ki hemen....
| |
|
BODYGUARD |----- PATRON-----|
Mesaj Sayısı : 956 Kayıt tarihi : 11/12/09 Yaş : 39 Nerden : Gönüllerden xD
| Konu: Geri: Yapısalcılık C.tesi 6 Şub. - 12:48:45 | |
| Yapısalcılar genelde üç okula ayrılırlar: 1.Prag Okulu.Kopenhag Okulu 3.Amerikan Okulu
Bunlar ortaya çıkışlarına göre kronolojik olarak sıralanırlar. Prag Okulu
1926'da "Travaux du Cercle Linguistique de Praque" (Prag Dilbilim Çevresi Araştırmaları) dergisi etrafında oluşan Prag Okulu, bu dergide özellikle 1929'dan sonra yayımlanan önemli çalışmalarla ün kazanmıştır. İlk sayıda yayımlanan ve Birinci Slav Dilleri Konferansına (Ekim-1929) da sunulmuş olan "Tezler" başlıklı yazı, bu okulun programını içermektedir. Aslında bu program, dili, belirli bir zamansal- tarihsel hareketlilik içinde bulunan, yani diâkronik olarak ele alınması gereken bir sistem olarak görmekle, genel yapısalcılık programından ayrılır.
Benzeri bir yaklaşım, N. Chomsk"nin "Transformationellen Grammatik' Dönüşümsel Dilbilgisi ) adlı gençlik yapıtında benimsenir. ( Syntacıic Structures ve Chomsky bu yaklaşımını ( Sentaktik Yapılar 1957) adlı yapıtında daha da geliştirir
Chomsky_konuşma ile konuşmayı düzenleyen formlar arasında bir bağlantı olduğunu, ama bu formlara ilksel formlar gözüyle bakılamayacağını belirtir. Aslında bu formlara formların büyük bölümü, veri olan sistem içinde 'yapısal bakımdan ikincil olarak türerler. Türemiş veya dönüşmüş formları doğru şekilde açıklamak içinse, onların dönüşüm tarihlerini gözden uzak tutmamak gerekir, çünkü bunlar bu tarihin ürünüdürler.
'Chomsky tezlerini şu terimlerle açıklar: "The picture was painted by a new technique” ve “picture was painted by a real artist' ("resim yeni bir teknikle yapıldı ve "reşim gerçek bir sanatçı tarafından yapıldı'). Önermelerin her ikisi de formel bakımdan farklı değildirler ve Chomsky bunu belirtirken, öbür yapısalcılar gibi herhangi bir semantik yardıma başvurmaktan kaçınır.
Farklılık ilk olarak ve ancak, edilgin kuruluşlu bu önermelerin etkin önermelere dönüşmeleri sırasında ortaya çıkan Yanı farklılık, her iki önermenin, yapısal bakımdan değişik önermelerin dönüşümleri olmalarında belirir. Çekirdek önermelerin sürekli olarak genişleyen dönüşümlerini izlemek yoluyla bir dilbilgisi geliştiren bir dilbilgicisi, aslında dilin iç hareketini de izlemiş olur.
Prag Okulunun yapısalcılığı sık sık fonoloji ile özdeş tutulmuştur. Ama fonoloji, bu okulun işlevci ana tutumu yanında ancak okul içi bir yönelim olarak kalır. Prag Okuluna atfedilen fonolojinin aslında bu okulun N.S.Trubeızkoy vc R. Jacopson ‘un fonolojik çalışmalarıyla dünya çapında tanınmalarından kaynaklanmıştır.
Fonoloji , bir dildeki hangi ses farklılıklarının anlam farklılıkları la bağlı olduklarını, farklılığı yapan öğelerin nasıl ele alınacağını ve hangi kurallara güre bu öğelerin sözcüklerle bağdaştırılabileceğini araştırır. Buna göre fonoloji, sesi, kendi işlevine göre ele almakta ve seste, yalnız onu öbür seslerden ayıran öğeleri betimlemektedir. Bu yolla tanımlanan sese fonem adı verilir. Fonem, bir dilin işaret oluşturan en -küçük yapı öğesidır.
Fonemlerin oluşturduğu daha üstteki birlik ise morfem dir. Morfemler, dilin sentaktik yapısının kendilerine bakılarak okunabileceği temel formlardır. Morfemler, birbirleriyle dilin dilbilgisel kurallarına güre birleşerek önerme leri yaptıkları gibi, her önerme de kendi içinde morfemlere bölünebilir. __________________
* yanımdaki en güzeldir diyebilsem *
dilime takılır belki aşkımı itiraf etsem *
söz müdür benim dediğim bilemem ki neden *
benden bir parça söyleniremi ki hemen....
| |
|